26 Ocak 2008 Cumartesi

Ayrılık

Binlerce, milyonlarca insan aynı şeyi duyumsar aynı şeyi ister. Birbirlerinin yanından geçer, konuşur ayrılırlar... Her insanın pusulası, sanırsın onları birbirinden uzaklaştırmak için yaratılmışıtır. Her an yakınından geçen binlerce milyonlarca mutluluktan habersizdir insan. Köpük içinde hapsolmuş sinekler gibi...

Ara Güler

Yağmur damlalarını hissediyorum lakin hangileri yüreğime hangileri bedenime çarpıyor ayırt edemiyorum. Hayat hep bildik oyununu oynuyor bizse her zaman olduğu gibi inanıyoruz ona... Bakıyorum sadece benmiyim bu oyuna kanan diye üç beş kişi daha var benim gibi ama birileri çok çabuk alışmış oyunu kuralına göre oynamaya ki arkalarını dönüp gidebiliyorlar. Kalbim tüm vücuduma hükmediyor ve tüm hücrelerim nasıl gittiklerine akıl sır erdirmeye çalışıyor... Saatler geçiyor ama bir çıkış yolu bulamıyorum. Sürekli aynı soru; nasıl giderler ? Bir iz bırakmadan bir elveda demeden nasıl giderler ? Onları savunmak için ipuçları arıyorum ama bulamıyorum. Garip bir ayrılık bu çözemiyorum...

20 Ocak 2008 Pazar

Neden ki ?..

Nasıl bir dünya, nasıl bir hayat...

Bir çocuk doğuyor. Anne demesiyle başlıyor hayatı anaokulu, ilkokul, lise derken geliyor üniversite... Gelmiş üniversiteye lakin üzerinde bir bıkkınlık var. Yeter artık dercesine okuyor yada okumaya çalışıyor peki ya ne için ? Amaç bir meslek edinip çok para kazanmak mı ? Yeteri kadar parayı kazanana kadar yıllar geçiyor. Çocuğumuz artık orta yaşlı biri. Belki şimdi parası var ama onun içindeki çocuk öldü bir kere... Onun içindeki çocuk tüm arkadaşlarını sınavda geçmesi gereken bir rakip olarak gördüğünde, iş ararken kendi bölümünden mezun tüm arkadaşlarını engel olarak gördüğünde öldü. Aslında onun hiç çocukluk dönemi olmadı ki; yetişkin gibi davran, kocaman adamsın çocuk gibi olma dediler hep. Olabildiğince, dilediğince konuşmasına izin vermediler. Öyle bir konuşacaksınki kafanda kırk tilki dolaşacak hiç birinin kuyruğu birbirine değmeyecek dediler. Sonra çocuk hayaller kurdu lakin onun yaşam haritasını çizenler dur önce bir büyük adam ol hele sonra dilediğini yaparsın dediler. Şanslı olanlar büyük adam oldu diğerleri ise yolunda öldüler. Genceciktiler hayatın hiç bir tadına varmadan terk-i diyar eylediler, ne acı... Birde yolun yarısında bıkanlar vardı onlarda şimdi ya içki bardağının dibine bakıyor yahut sokaklarda serseri olmuş sürtüyordur. Peki ya şanslı olanlara mı ne oldu ? Her ne kadar onlara şanslı desekte onlarda kayıptalar. Çalıştılar didindiler bir yere geldiler. Şimdi gençken yapmak istedikleri şeyler için yeterince imkanları var ama gönüller vazgeçti bir kere... neylesin şimdi bu insanlar parayı pulu ?